Bu defa hepsinden daha dağınık olabilir çünkü öyle olmasını ben istiyorum. Her zaman dağınıktım, ondan şikayet ettim ama fark ettim ki dağınıklık benim bir çeşit rahatlığım düşüncelerimde. O yüzden “Bırak, dağınık kalsın.” derler ya, onu tercih ediyorum şimdi.
Yorum BırakNarsimelus'tan Yazılar
Çok karıştırılıyor kendini kaybetmekle kontrolü kaybetmek. Farkındalığı, bilinci, temkinli davranışları değil de çılgıncasını, dengesizcesini ortaya koyana diyoruz hep kendini kaybetmiş diye. Bir de gerçekten kendini kaybetmek var sanki, ilk defa fark ettim bunu. “Kendisi” insanın gerçek olan mı, benlik değişmez mi bilmem. Sadece yıllarca ait olduğunu hissettiği kendini birden bulamayınca şaşırmak varmış. Onu yaşadım, hissettim. Geldim, anlatıyorum şimdi de. Ayarı kaçırmadan anlatabilecek miyim bilmiyorum, deneyeceğim.
Yorum BırakSon aylarda yaşıyor muyum emin değilim. Birkaç olay vardı, herkes “Vay, ne güzel etmişsin!” dedi ama hepsi hissizliğin getirisiydi. Diğer taraftan, çok şey var ama hiçbir şey de yok. Çünkü her şey dağınık.
Yorum BırakSözde “boşver” hallerimi özlüyorum bazı bazı. Onlara kaçasım geliyor. Yani 33 yıl kadar yaptım bunu, bayağı da ustalaştım. Üstü örtme, çok uzakta olmayan bir rafa kaldırma konusunda iyi işe yarıyordu. Ama bilirsiniz, üstü örtme hiçbir zaman çözüm değildir ve bir Gamze asla çözümsüz kalmaz. Kalır, kabullenmeye çabalar, ama kalmaz.
Yorum BırakÖnceden yok olduğumda geriye hiçbir iz kalmasın isterdim. Hiç var olmamışım gibi. Bu yüzden de defterleri yırtardım, etiket almamaya uğraşırdım, zaten herkese “yakın ama mesafeli” dururdum. Çok imkansız değil gibi gelirdi dünyadan silinmek. Hiç yer edinmemek. Zaten yer edinmek belki daha da zordu.
Hâlâ da yer edinmenin zorluğunu hissediyorum. Yapamayacağıma inanıyorum daha çok. Varlığım artık oluştu sanırım ama bir koltuktan farklı anlam sahibi olmak? Zor geliyor. Bu da hiçlik işte. Her zaman hiç olmak.
Yorum BırakHayattan sıkılıyorum bazen. O klasik sıkılma durumunu demiyorum. Ne yapsam ki deyip hiçbir şey bulamamak değil yani. Bütününe bakıp gelen sıkılma. Bu bütüncül bakış sevme noktasında da var bende zaten. Ara ara durup bi’ genele bakıp yaşamayı sevdiğimi hissederim. Ama işte, sevdiğim hayattan sıkılıyorum.
Yorum Bırakİnsanları üretkenliğe iten şeyin her zaman kötü hisler olduğu söylendi ki bence de öyleydi. Dışa vurumu rahatsız etmeyen üzüntülerdi, sıkıntılardı. Mutluluk kıskanılırdı belki, belki de kıskanılmasa da elde olmadığında tahammül edilemezdi ya da mutlu insan bunu paylaşma ihtiyacı duymamalıydı, ne gerekti ki?
Ama mutluluğun paylaşıldıkça arttığını da bildik. Ama yetmiyor muydu mutlu olmak zaten? Artmasın daha, elalemden kime ne? Bilmem. Zaten mutluluk yok ama mutluluk olmasa da daha “idare eder” ruh hallerinde neden kaçıyoruz paylaşmaktan acaba?
Yorum BırakHer yaklaşımın bir temeli mi vardır yoksa en azından bazısı kişilik dediğimiz o kişiye özgü yapıdan mı gelişir bilmiyorum. Bu aralar çok konuda bunu sorguluyorum, umuyorum ki kişilik dediğimiz o yapı var olsun. İnsan o kadar da dıştan beslenen ve dışla var olan varlık biçiminde kalmasın. Ben olmayayım daha doğrusu. Özüm olsun bana özel.
Bunu düşünüyorum çünkü hep geçmişe özlem duymaya kötü baktım. İstemedim geçmiş özlemini duymayı. Benden miydi yoksa yaşadığım bir şeyden miydi acaba? Erişilmez olduğu için mi korktum yoksa gerçekten de hissettiğim mantığımla uyuşuyor muydu bilmiyorum. Ama güzellemelere karşı çıktım, geri gelmeyeceği için daha özel bulunduğunu iddia ettim.
Derken…
Yorum BırakGünü atlatabileceğimi hissettiğim, enerjimin yüksek olduğu, geyik yapabildiğim günlerin hepsinde korkuyorum. Ertesi sabah uyandığımda, hatta aynı günün ilerleyen saatlerinde bu iyi hava üzerimde olmayacak ve dibe ineceğim diye. Oluyor da çünkü tutunulacak, beni “parlatan” durum yok. Kendiliğinden, gaipten gelmiş. Daha boş verebilir olmuşum, kendimi eğlendirmeyi öncelik saymışım, umutsuzlukla belki de boşluğumu alaya almışım… İlerleyen anlarda, günlerde bu havanın gelmemesi de anormal değil ve ben o zamanki hissedişimden korkuyorum.
Yorum BırakBu depresif bir umutsuzluk yazısı değil. Biraz rahatlamış, biraz üzgün ama depresif ya da dipte değil. Doğru mu bilmiyorum, belki de sadece bugünkü konuşmanın, sorgulamanın ve düşünmenin neticesi söz konusu ama hani hayvanlara yaparlar ya, erişemeyeceği şekilde meyveyi görüşlerine yerleştirirler de o ona erişmek için koşar da koşar. Hani o aslında başına bağlıdır çubukla, o yüzden meyve de onunla gidiyordur ya… Bu hayvanın durumunda olduğumu gördüm bugün varlığımla; birilerince yönetilen ya da oynatılan değil, kendime erişemeyeceğim bir hedef belirlemiş olduğumu.
Ve de vazgeçtim.
1 Yorum