Çok karıştırılıyor kendini kaybetmekle kontrolü kaybetmek. Farkındalığı, bilinci, temkinli davranışları değil de çılgıncasını, dengesizcesini ortaya koyana diyoruz hep kendini kaybetmiş diye. Bir de gerçekten kendini kaybetmek var sanki, ilk defa fark ettim bunu. “Kendisi” insanın gerçek olan mı, benlik değişmez mi bilmem. Sadece yıllarca ait olduğunu hissettiği kendini birden bulamayınca şaşırmak varmış. Onu yaşadım, hissettim. Geldim, anlatıyorum şimdi de. Ayarı kaçırmadan anlatabilecek miyim bilmiyorum, deneyeceğim.
Yorum BırakEtiket: john frusciante
İlk çeyreğinden – daha -11 yıl geride olduğumuz yepyeni milenyumda tabii ki artık eski bin yılın o küflü, bayat, işlevsiz atari salonlarıyla işimiz olamaz! Tabii ki Nintendo bile uçan oyun konsollarını üretmişken, o 8-bit sesleri içeren oyunlara katlanabilecek değiliz. Lutfen, lutfen… biz çağın ilerisinde, “fütüristik” ve de teknolojik insanlarız.
7 YorumYıl 2003 ortaları ya da en geç 2004 başı. Daha sonrası olamaz, çok eminim yani bundan. Red Hot Chili Peppers‘in By The Way‘i gayet patlama yapmış, Can’t Stop videosu “Ayyy!”ları coşturmuş, eril bireyler de “Aağbi iyiler yağğ”lamış falan… Ben tabii 16 yaşlarındaki, döneme kendisini zaten çoktan kaptırmış ve müstakbel platonik aşkı olarak John Frusciante‘yi seçmiş ergen olarak, cd çalardan müziği dinlerken o zamanların aşırı yavaş internetinde ne yapardım? Aaaha! Tabii ki Icq! Bakayım numaramı hatıra diye kaydetmiştim, duruyor mu telefon rehberimde… Durmaz mı?! 150736463.
Önceki gün zaten A Few Good Men‘i izlerken altyazıyı sağlayanlar da Icq numarasını vermişti, başında ve sonunda görünen şekilde. Ne duygulandım ya…