Duygusal, romantik fimlerde ilişkinin tam sarpa sardığı bir anda, muhtemelen kadın terk etmek zorundayken ya da adam her şeyden vazgeçmişken çalan şarkılar olur ya… tüm ambiyansı oluşturanlardır hani o sırada. Karakterler sadece uzaklara dalar, belki sahilde, belki evinde, belki parkta… İşte bu onlardan bir şey.
Yorum BırakAy: Haziran 2017
İnsancığın en özgürlüğünü hissettiği alan zannediyorum internet oldu. Önce kendisini çeşitli nick’ler/mahlaslar güvencesine alarak, onunla örterek, sonrasında ise sorun yaşatmayacağı hissi geliştikçe (şimdiki bazı durumları saymazsak) ve “fenomenler” gördükçe saklanmayıp tam aksine ışıkları üzerine çekerek, dilediği davranışı – belki – kendi tercihlerine ve kurallarına göre sergilemeye başladı. Sadece kritik yapma, bilinç akışı ya da görsel içerik sağlama olarak da değil, sadece günlük ihtiyaçlarında bilmediği herhangi konu hakkında bilgi bulma temelli bağımsızlıklar da internetle gerçek anlamda elinin altında oldu.
Fakat internetin bu insanı kısıtladığı ve daha doğrusu bir türlü onun olmadığı daha somut gerçeklikten eksik kaldığı noktalar yok muydu? İşte onlardayım şimdi ben.
Yorum BırakDuyar kasmaya gerek yok bazı genel detaylar hakkında ama bazen de düşünmek lazım bireysel halleri sanki, hı?
Yorum BırakGaliba bi’ Tindersticks yazısı gerekir bu siteye. Bu bir Tindersticks yazısıdır o halde.
2 Yorumher şeyi kendisi için anlamlandıran beni şaşırtan, yalın, dümdüz, kendi hisliliği ile içte mutluluğa yakın duygular uyandıran bir şarkı. Aslında mutluluk değil de, onun olabilirliğini hissetmek gibi. Umut gibi – ki ne alaka? Ama öyle. Dinlerken, hislerin yoğunluğuna, enstrümanın keskinliklerine ama bir yandan da olumsuzluğu barındırmamasına, kızgınlıktan eser olmayışına… Detaylarından çok bütününe tutulunan bir şarkı sunmuş Spotify bana. Ian Brown‘ın Time is My Everything‘i.
Yorum Bırak