Çok karıştırılıyor kendini kaybetmekle kontrolü kaybetmek. Farkındalığı, bilinci, temkinli davranışları değil de çılgıncasını, dengesizcesini ortaya koyana diyoruz hep kendini kaybetmiş diye. Bir de gerçekten kendini kaybetmek var sanki, ilk defa fark ettim bunu. “Kendisi” insanın gerçek olan mı, benlik değişmez mi bilmem. Sadece yıllarca ait olduğunu hissettiği kendini birden bulamayınca şaşırmak varmış. Onu yaşadım, hissettim. Geldim, anlatıyorum şimdi de. Ayarı kaçırmadan anlatabilecek miyim bilmiyorum, deneyeceğim.
Yorum BırakKategori: Müzik
Sözde “boşver” hallerimi özlüyorum bazı bazı. Onlara kaçasım geliyor. Yani 33 yıl kadar yaptım bunu, bayağı da ustalaştım. Üstü örtme, çok uzakta olmayan bir rafa kaldırma konusunda iyi işe yarıyordu. Ama bilirsiniz, üstü örtme hiçbir zaman çözüm değildir ve bir Gamze asla çözümsüz kalmaz. Kalır, kabullenmeye çabalar, ama kalmaz.
Yorum Bırakİnsanları üretkenliğe iten şeyin her zaman kötü hisler olduğu söylendi ki bence de öyleydi. Dışa vurumu rahatsız etmeyen üzüntülerdi, sıkıntılardı. Mutluluk kıskanılırdı belki, belki de kıskanılmasa da elde olmadığında tahammül edilemezdi ya da mutlu insan bunu paylaşma ihtiyacı duymamalıydı, ne gerekti ki?
Ama mutluluğun paylaşıldıkça arttığını da bildik. Ama yetmiyor muydu mutlu olmak zaten? Artmasın daha, elalemden kime ne? Bilmem. Zaten mutluluk yok ama mutluluk olmasa da daha “idare eder” ruh hallerinde neden kaçıyoruz paylaşmaktan acaba?
Yorum BırakKuşlar o kadar hafif değildir muhtemelen. Havada süzülüşleri öyle görünmüyor. Ama bomboş bir süzülme var ya, oradan oraya, zararsız, hafifliği ortaya koyan… Tüy tanesininki ya da American Beauty’deki boş poşet gibi. Onu hisseder ya insan bazen…
İyi midir bu?
Yorum BırakHep boğulmayı bildim de kendi kendimi boğmayı bilmiyordum, her ne kadar uzman görüşlerde hissettiğim nice boğulmanın temeli bu olarak çıkacaksa da. Şimdi ne değişti? Hiçbir şey. Ama az gevşeyince ilk aklıma gelen boğuluşum kendimi boğuşumdan diye geliyorsa…
Hep kendimi suçlamayı bildim, suçlu, sorumlu görmeyi. Dengesizleşmem bundan arttı, kontrolsüzlüğüm, önümün alınamayışı, frenin yokluğu – ve hepsinin tam tersleri… Buydu belki de boğduğum da kendimi.
2 YorumTatlı bir his aslında sanki; dokunmuyor, batmıyor, acıtmıyor… Ayaklar yere basmaz da havada süzüldüğünü duyar ya insan, ona benzer bi’ hal. Esinti yok ama, sadece süzülme, hafiflik biraz da. O yüzden diyorum ya, kötü his yok. Ama iyi mi? Bilmem, sanki. Sadece yani…
1 YorumDüzlük, dip, dip, dip, sorgulama, suçlanma, dip, düzlük, dip, eğlenme, dip, suçlanma, dip… Sonra gelen “Eaaah yeter be!” ve çıkış.
E kuzum, nasıl bu noktaya gelecekti insan bu loop’larda bi’ break olmasaydı?
1 YorumBelki kaos bir kaybolmadır. İç kaos, toplumsal olanı değil. Doğrunun, yanlışın belirsizliği. Belki de düzen kaybolmadır, olamaz mı? Sorgulamadığın kurallara aidiyet, içinde kendini bırakıp yüzme…
Bize ne ki? İnsan kaybolur işte.
Selam, ben insan.
Yorum BırakBu defa soru girişi yapmıyorum. Dahası bu defa giriş yapmıyorum. Hadi bakalım. Bir Ruşen Çakır, iki ben: Başlığı anlatımdan önce belirleyenler. O zaman ilerliyoruz…
Yorum Bırak