İçeriğe geç

5

“Naapıyorsun?!” diyorum kendime habire. Ne edersem edeyim. Hepsi buna varıyor. Ama hiçbir şey yapmayıp, hiçbir şey hissetmeyip, hiçbir şey yaşamamış gibi her şeyi unutup düz devam etmek… Bunu nasıl yapabiliyorum ben?

Sadece pijama gördüm. Siyah saten pijama. Sonra zaman değişti. O kadarının olabileceğini hiç bilmiyordum. Gittim gerisin geri. Hissettim. Nasıl hissetmiştim o zaman öyle? İnanılmaz bir şey… Kış günü… Uzaktan…

Sonra dinlemeye başladım yine. Gergindim zaten, daha gerildim. Gözümün önüne geldim. Kendimi gördüm. Gerildim.

Hayır ben gülümsemek istemiyorum çünkü gerilme gidiyor, üzülme geliyor. Bunu önceki dinlediğim zamanki acı yok şimdi ama o acı oldu, sonrası da. Nasıl, niye gülümsüyorum ben?

Hep iyi sandım. Ağlayıp az sonra gidip gülmeyi iyi sandım. Üzülmek zayıflık mı? Yoksa hakkım olmayan mı?

Ama bugün nasıl hissettim? Gündüz? Boş, bomboş, öyle gülümseyebilen, iyiyim herhalde diyen, ama anlamsız, bomboş hani. Boş. Tek o vardı, boşluk. Böyle… İyiyim galiba, hadi gülelim. Espri. Gül. Boş. Öylece. Bomboş. Konuş. Sus. Önüne bak. Kediye bak. Boş ama. Bomboş. Bu mu? Bu.

Önceki gibi “Still smiling, even so it hurts sometimes” bile yok. Hiçbir şey yok. Bi’ istek vardı, temelsiz ama varlığını çıkartan, o bile uyuşuyor.

Böyle olmasın. Bu değil. Ağlarsam normal, suçluysam da. Suçlu muyum ki? Saf oldumsa…

Geçsin her şey ama ben kendimi uyuşturduğum için değil. Daha iyi hissettiğim için, boşlukta değil iyilikle olan için geçsin.

Uyuşmam için çok erken zaten. Belki gülümsemek için de.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.