İçeriğe geç

4

Çok az kişi, çok az şeyi biliyor. Ama bildikleri doğru, bana bakınca gördükleri de. Diyorlar ki yanlış bu, böyle olmamalı. Sen yanlış yapıyorsun kendin için. Haklı olmalılar diyorum, neticeye bakınca mutlu değilim. Biri uzman zaten, bana çözüm yolunu çıkartalım diye kendim iletemişim. Bozuk diyorsa bozuktur.

Ama öyle mi ki?

Evet mutlu olmak istiyorum. Doğru, artık üzülmeyeyim ya da umutsuzluk içine düşmeyeyim de istiyorum. Ama ya benim mutlu olacağım şey dümdüz yol üzerinde değilse? Ya bu bir bozukluk değil de kişilikse?

Eleştiriye kapalı olmamaya çalışıyorum. Gamze sen ayarsızsın desinler, tamam. Dengesizsin desinler, her yönden tamam. Sertsin, konuşurken daha yumuşak tut kelimeleri, kırıcısın, ukalasın, boş beleşsin desinler, hepsine tamam.

Ama benim ilgimi çeken ya da duygusal bağı kurduğum insanları “normal değil” diye etiketleyip onlarla yaşadığımı, yaşamak istediğimi hep bozukluk saymak… Belki benim hayata bakışım bu? Ben renk istiyorum en çok belki. Renkle mutlu oluyorum belki. Hissetmek, yoğun hissetmek belki bende standartların dışını gerektiriyor? Bu neden bozukluk peki?

Neden suçlu hissediyorum ben kendi hayatım yönünden, suçlu hissedişten kurtulmaya çalışırken? Hep manyaklığıma veriyoruz, gülüyoruz. Neden ki? Ne belirledi? Çözümleme yapmayan “mutlu” insanlar mı? Ya pırlanta büyüklüğü yarıştırıyor onlar, ne diyorsunuz kuzum?

Tamam yine pes ettim, olmayacaksa olmuyor, ben de güçlü değilim tek başıma bir şeylere ama… Belki doğruydu?

Gece gece… Her yönden “Bu yanlış” geliyor, kendisi bile diyor, demek ki yanlış dedim önce. Ama ya değilse? Bunu bana kim gösterecek?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: