İçeriğe geç

Uyanış üzerine

O noktaya gelince her şey normalleşiyor. Normallik biraz sıradan, önemsiz, boş. Her şey boş zaten, hemen hiçbir şey tutunulacak nitelikte değil. Bu yüzden normalleşmemeliydi ya da öyle normalleşmeliydi ki uyanmak yine de görünmemeliydi seçenek diye.

Ama devam etmek de normalleşiyor.

Anlattım uykuları. Hayat dediğimizin içindeki uyku evrelerini. Ben birinden uyandım, daha yeni ama tekrar dalacağımı sanmıyorum ona. En azından aynı halde. Hani rahatsız uyanırsın da ya yer değiştirmen ya da hiç yoksa dönmen gerekir ya, öyle. Ama artık yepyeni bi’ uykuya geçeceğimi sanıyorum olsa da.

Çok zor her şey ya. Bir yandan da çok kolay. Ama yok, çok zor her şey. Sadece bana mı yoksa herkese mi bilmiyorum. Kendiminkini bile geçince sorgulayamıyorum zaten. Diyor ki Fernando Pessoa bu konuda:

“Hepimizde kendini beğenmişlik var ve bu, başkalarının da var olduğunu, onların da bizimkine benzer bir ruha sahip olduğunu unutturuyor bize. Benim kendimi beğenmişliğim ise, şu üç beş sayfadan, bazı pasajlardan, bazı sorulardan ibaret…
Kendimi yeniden mi okudum? Yanlış! Buna cesaretim yok. Neye yarar ki? Bu sayfalarda mevcut olan bir başkası. Ben daha şimdiden, hiçbir şey anlayamaz haldeyim…”

Huzursuzluğun Kitabı, Fernando Pessoa.

Herkesin benzerini yaşadığı düşüncesi hep bana güç veriyor aslında. Hatta bazen umut da veriyor, kendime yüklenmemi azaltıyor. Çünkü bunu yapmazsam önceki uykumda aptal, değersiz, aciz görüyorum kendimi. Belki de yine kendimi beğenmişliğinden. Diğer yandan, mutlu olmak için standartların dışına çıktığıma inanıyorum ve işte, olamayacağımı net görünce uyandım zaten. Olamaz mı ki bu? Olur herhalde.

Hasta kişinin hastanede yatmasının bunu yaşayan çok kişi olduğu algısı için iyi olduğunu söylerler, ben de benzer düşünürüm. Bir de şükürcü algı vardır ya, “Senden beterleri var, bundan fena olabilirdin.” diye, onu da sürerler ki bunu sevmem pek. Kaldı ki “daha iyileri” de var çok, onların hiç hakkı yok memnun olamamaya?

Neyse. Mahmurluğum var, çok. Öyle çivi gibi uyanmak değil bu. Ama önceden uyanmaya çalıştım çalıştım, olmuyordu. İstemiyordum biraz da, rüyam güzelliğe ulaşacak diye bekliyordum. Bu defa nasıl olduysa yaptım. Yorgunum biraz ama yaptım, enerjim de uyandı. Nefes almış hissediyorum hatta, garip.

Keşfin sonu gelmiyor hiç. Her uykuda şaşırıyorum, izliyorum, çözüyorum, sorguluyorum, bırakıyorum kendimi öyle akışa. Kontrol edemem, edemiyorum. Etmek de istemiyorum çünkü benim ihtiyacım kontrol etmek değil.

This Cold Night da şöyle bir şeyden bahsediyor:

Bütün bir parça bu, öyle bi’ noktasını alayım sahipleneyim değil. Ama birinin söylediği gibi, “At times, I fit into lyrics more than I fit into life.”daki zamanlardan.


Hâlâ önceki uykumdan sızlamalar oluyor. Daha dün sabah yaşadım çok şey ama n’apalım? Bu sıkıntılara yapacağın olmayacağı ve bunların ağır gelişi değil mi biraz da uyandıran, uykuyu bozan zaten? Hele anlamsızken her şey…

Neyse. Yeni uykuma uyandım ben.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.