İçeriğe geç

Anı.

Benim çocukluk ve ergenliğin başı, yani ortaokul dönemi çok sinemalı geçti. Tabii haftada 3 defa gitmek gibi değil, yok artık ama Kayseri’deydim ve yapabileceğimiz dışarı aktivitesi başka seçenek barındırmıyordu. O yüzden de sinema, olduğu kadar tabii.

Olduğu kadar diyorum çünkü şehirde iki sinema vardı (uzun zaman da tekti) ve o sinemalarda da üç – beş salon vardı. Filmler geç gelirdi. Bir defa ortaokuldayken sinemaya gittiğimizde izlemediğimiz film kalmadığını hatırlıyorum. Girmemiştik bu yüzden ki dediğim gibi, çok sık gitmek de değildi yaptığımız. Az geliyordu, uzun kalıyordu herhalde.

Neyse.

10 – 11 yaşındayken bir defasında bu arkadaşla yine sinemaya bırakılmıştık, babalardan biri yapıyordu bunu. Film bitti, dönüşte kendimiz dönelim dedik. Aileye nasıl aksettirdik bu fikri bilmiyorum, hatırlamıyorum. Ama bu fikrin altında yatan amacı hatırlıyorum: Abim ve abisi (4 yaş var aramızda da) kendi başlarına yapabiliyorlarsa biz neden yapamayalım?

Yaptık da. Yolun üzerinde markete (evet markete) girip elimizde kalan parayı birleştirip arkadaş için Tarkan’ın Ölürüm Sana kasetini de aldık (ben Burak Kut’çuydum). Sonra galiba bi’ pastanede (evet pastanede) hamburger yedik, bugün olsa yüzüne bakmayacağımız bir şeydi. Ama ne keyif bu; yapabilme, özgürlük, oooh… Sonra neşeyle eve vardık, bizim eve ve bir baktık, onun ailesi panikleyip yollarda bizi aramaya başlamış. Cep telefonu da yok tabii, döneceğiz dediysek de süre geçmiş beklediklerine göre ve biraz da evhamlılar… Benimkiler ilginç şekilde pek sorun etmemişti de işte, bu da böyle bir anıydı.

Bazen geçmişteki gelecek hayallerim gözüm önüne gelir. Çok kişide, kadında, evlenmek, çocuk yetiştirmek, düğün ya da ne bileyim, kariyer, büyük başarı olur. İlk grup toplum empozesi daha çok, ikinci grup da ona direnen yapı. Bende, ergenlik dönemimde en azından, gelecekte tek başıma yaşayacağım stüdyo daire olurdu. Bu kadar, ötesi yok yani. Yalnız başıma olacak evim, benim isteyeceğim şey. Gözümün önünde görüntü bile var o istediğimde, silinmeden geliyor.

Niye anlattım bunları? Bazen düşünürüm, belki burada da sorgulamışımdır, niye hep bi’ ayrıklık yaşıyorum esasında çok “aykırı” bir insan olmadığım halde diye. Ailem biraz şanssız derim, çok şanssız da olabilir. Yaşadığım ve haliyle yaşadığımız sorunlar bir yana,prosedürü tatlıca kabul edip uyan kızları da olabilirdi. Şimdi muhtemelen evli ve bir çocuk sahibi, çalışan, normal. Ne oldu peki? “İsyaaan!” diye de takılmayan, aslında çok şeyi kabul edebilecek (?) ama lise döneminde hayatını alt üst etmiş, o zaman da normal dışı görünmediği halde öyle davranmış, sonrasında da hep “Yok öyle değil de…” hissiyle yaşayan birisi. Sonra arada bu düşüncenin ortasında yukarıdaki sinema hikayesi aklıma gelir. O arkadaş evli ve bir çocuğu var şu anda bu arada. İlk “abimler rahatsa biz niye olmayalım?” fikri kimden çıktı hatırlamıyorum çünkü o daha “cin” yapılıydı, ben çok salaktım. Yine de hep hissettiğim bu salaklıkta daha bağımsızlık sevdasına tutunmuş olabilirim diye düşünüyorum, onunla olan sonraki yıllarımızı da düşününce (daha neler neler vardır böyle, anlatsam…). Yani iş baştan belliymiş belki, kişilik, yapı, bozukluk, her ne ise.

Şimdilerde, yaş olmuş nerdeyse 32, tabii çok da fikri uyum için çabaladığım söylenemez insanlara. Bana kalırsa anormal bir fikir de geliştirmiyorum, neticede toplumsal hareket hedefim değilken zaten… Bazı standardı içten istiyorum, isteyince söylüyorum ama bir şey aksak kalıyor. Neden? Nereden temellenmiş? Bilmiyorum.

Önemli olan mutluluksa ben bende bozukluk var diye düşünüyorum. Algıya, mantığa göre sorunum yok, normal bir insanım da neticeye bakarsak, her yönden… Karmaşaya lüzum yok, bozukluk bende mutluluk için. Hedeflerimde de değil, insan ilişkilerimde de (açıkçası pek huysuz olduğum iddia edilemez o noktada sanıyorum) ama özden gelen bi’ şey var işte, kafa, mantık, her ne ise.

The Vines‘ı bilir misiniz? Ben ortalama bilirim. Bu sonu -s ile biten 2000 dönemi patlamış grup furyasından bir şeyler. Onların Autumn Shade zincirleri var, çeşitli albümlere dağılmış şekilde dört şarkı. Ben ikinciye bu aylarda sardım hem de hiç beklemeden. Çünkü grup benim için gaz şarkı grubu, bayılırım bu yönden ilk iki albümlerine. Yine de Autumn Shade II‘yu ortaya atarsam…

çok “dın dın” bir şarkı, farkındayım. Ama lazım zaten o “dın dın” haller, neyin değişikliğini, farklılığını arıyoruz ki? Ben zaten just be simple” insanı olma gayretindeyim, di mi? Evet.

Eh bu hal o zaman daim olsun…

” Look through me because I am transparent “

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: