Muharrem İnce CHP’den ayrılıp yeni parti kurarsa n’olur? Alır mı iktidarı? Hiç bilmiyorum, fikir yürütürüm de burada anlatmaya pek niyetim yok. Ama kendimce benzetebileceğim ve konuşacağım konu var, anlatayım mı?
Buyrun.
Punk‘ın 80’lerde bambaşka haller almaya başladığı, post-punk‘ın punk daha bitmeden ortaya çıktığı anlarda, Television grup olarak var oluyor. Bunu yıllar evvel okumuştum, tekrar okumadan hatırladığım kadarıyla yazayım. Tom Verlaine ve Richard Hell iyi arkadaşlar, evvelden tanışıyorlar. Geliyor başka denemerden sonra Television’da bi iş sunmaya başlıyorlar. Sonra Verlaine ve Hell arasında çekişme başlıyor – daha albüm sürmeden ortaya, albümü oluştururken. Kim daha önde olacak, kimin sözü daha geçecek, kimin tarzı gruba yansıyacak falan… Olmuyor, anlaşamıyorlar. Richard Hell restini çekiyor, bırakıyor grubu. Kendisi Richard Hell and the Voidoids‘i kuruyor. Sonra Blank Generation‘ı albüm olarak sürüyor piyasaya, albümden de Blank Generation şarkısı patlıyor. Şöyle bir şey:
Girişi zaten alıp tutan bir şey, sözleri de bence güzel ve anlamlıdır. Ben bir dönem bu mantığa sahip olup gitme planındaydım – hiçbir zaman tam punk olmadımsa da. Basit, rahat yaklaşım: “Ben boşum hocam, boş nesildenim!” savunuşu. İyi değil, ama rahat olanlardan. Şimdilerde de umursamazlık temelli tutanlar olmuyor değil hani.
Neyse ne diyordum… Richard Hell’i tek başına alırsak, aslında patlamaya sebep olmayacak gibi değil adam. Punk’ın temellerinde sayılıyor, imaj kaynağı bile deniyor. Çengelli iğne, dik-sivri saçlar bu adamdan üretiliyor. Sex Pistols‘ın imajını bile bu adamdan kaptılar diye okumuştum sanki.
Canlı, enerjik, zıp zıp, sözlerde var iş, müzik de punk basitliğine fazla gelecek gibi. Tabii ayrılır, tabii alır götürür!
Peki netice n’oluyor?
Bu olaylar ’70 sonlarında, yani bugünden 40 yıl öncesi. Bugünse The Voidoids’ten çok Television kült post-punk grubu olarak geçiyor, Marquee Moon albümüyle hem de – Richard Hell terk edip gittikten sonra tamamlanıp piyasaya sürülen debut albüm. Müzikal olarak daha az enerjik, çok daha profesyonel, daha sağlam ve deneysel. Durun bırakayım şuraya:
Tabii Richard Hell başlı başına figür olmayı becermiş de The Voidoids ile çıkardığı albüm sayısı iki (2). Ben ilkini dinlemiştim bolca, birkaç şarkıyı fena bulmazdım da mest de olmazdım. Ha ben Television’ın müziğine de çok bayılamadım hiç, nedense. Biraz gitarın tarzı benlik değildir, ondan olsa gerek. Zaten onların stüdyo albüm sayısı da üç (3). Böyle bakınca da Television çok tutmuş gibi gelse de belki de benzer kalmışlar. Belki de ikisi de akıp gidecekken, akamamışlar (?).
Neyse efendim, kendime döneyim? Richard Hell’in durumu bana hep biraz dramatik gelir – bu tamamen kendi algım olmalı. Muharrem İnce benzetmesini yem olarak kullandım da zorlarsak 3-5 benzerlik de bulurum ben. Tom Verlaine’e göre daha parlak bir kişilik olması gibi hani… Tabii amaçlar farklı, hedef kitleler bambaşka, eylemler ve eldekiler de. Neyse zaten diyorum ya, o yem.
Geçenlerde Spotify daily mix’lerden birinde Blank Generation’ı çalmaya başladı. Ben de yoldaydım, keyfim de iyi. Baktım çok iyi eşlik edebiliyorum, nakaratların ikinci kısmında “I belong to the-ee” çekişine özellikle. Dedim ne hoş, ne tatlı şarkı. Richard Hell de ne sempatik adam. Ben de ne güzel söylüyorum. Keşke marşım gibi sahipleneceğim şarkı bu olsaymış.
Ama olmadı. Yerine “ben” diye benzer zamanlarda keşfettiğim Joy Division’dan She’s Lost Control geldi.Niye? Ayrıldılar diye. Evet, tamamen bundan. Bütünlük oluşsun bari.
Öyle. Bitti. Boş bitti. Blank.