İçeriğe geç

Zevk yalnızlığı

Aslında başlık her şeyi anlatıyor da bunun ne kadarı doğaldan geliyor, ne kadar kişi tarafından oluşturuluyor acaba? Ben bu kısma takıldım. Çünkü şimdi içinde olduğum durumlara bakınca çok tercih ettiğim şey de değil sanki.

Lisedeyken gelişen az bilinen Indie grupları bulma hevesi vardır ya hani, onu bir ara yaşadım tabii. Emule sağ olsun – ki olamaz canımcım, öldü – yardım etti bana bunun için. Ama o zaman az bilineni keşfetmek için bulduklarımın çoğu ile bugün alakam yok. Nadiren denk geliyoruz. Bir de o zaman az bilinenlerin kimisi bugün hayli popüler, “inşaattan girmek” dışında bi’ olayı yok yani o zamanki eşelemenin.

Ama onun dışında bakıyorum da…

Avengers muhabbeti dönüyor mesela. Tek bildiğim büyük bütçeli, çok ünlü oyunculu, süper kahraman filmi olduğu. Hepsi toplanıp bir şeyler yapıyorlar. Ne? Muhtemelen savaş (aa!). Eee, ana noktayı bilmişim, di mi? O zaman insanlar bu filmi neden birden fazla sefer izlemek istiyor? Yarın gideceğim muhtemelen ve hiçbir şey ifade etmiyor şu ana değin bana. Hı, değişiklik olur tabii o iyi. (Galiba filme hakaret ettim şimdi?)

Orta okuldayken bi’ çocuk vardı sınıfta; hiç unutmam “Dün 49. kez Matrix izledim.” demişti. O zaman daha filmin sadece ilki yayınlanmış, nasıl elde etmiş de o kadar izlemiş? Bilemedim. Ama çok antipatik gelirdi bu söylediği. O yüzden zaten çok oluşmamış ilgim de ölmüştü – gereksiz tepki. Sonra lisede arkadaşlarla bir gün dışarıda takılırken biri “Hadi sinemaya gidelim, Matrix varmış!” dedi, öyleyce ikincisinden başladım seriyi izlemeye. Yıllar sonra ilkini evde izledim, zaten Neo’nun ölmeyeceğini biliyordum (spoiler!!!) – artık üç film de yayınlanmıştı. Hiçbir anlamı yok şekilde izledim ve pek bilim kurgu insanı olmadığımdan kapılamadım.

Bilgisayar mühendisi olduğum için bu filmi beğenip hastası olamayışım yadırganıyor. Halbuki ben kötü film demiyorum ki… Beni sarmıyor.

Metal müzik de bunu yaşatırdı bana hep. Kaç defa insanlar “Şunu dinle bak Gamze, çok iyidir!” diye yolladılar çoğunlukla Iron Maiden’dan başlayarak. Dinledim de. Sordular nasıl diye – ki bu çok tatsız bir soru. Dedim, besbelli iyi şarkı. Hiç eleştireceğim yapıda değil. Ama içinde biraz yaralı-agresif hava var, şikayetçi ve bundan ötürü feryat-figan. Bu beni tutmuyor. Bir de sololar, yanık sololar. Ben onu sevmiyorum ya…

Birisi “E bu metal?” demişti sonunda. Ben de “İşte bu yüzden ben metal dinlemiyorum” demiştim. Konu kapanmıştı.

Yine lisede, yine insanlarla daha yakın olduğum o zamanlarda, çevrem hep fantastik kurgu okuyordu; Dune serisi, Ejderha Mızrağı (?)… O da ilgimi çekmiyordu. Daha ünlü fantastik olan Yüzüklerin Efendisi‘ni okurken kurgusunu çok beğenmiştim de zorla okumuştum. Eee, n’apayım?

Üniversitedeyken kimseyle zaten bu konular dönmüyordu. Biraz ders temelli iletişim ortamındaydım. Ama müzikal zevk ortağı kimsenin olmadığını bileceğim kadar spesifik zevkim vardı – insanlar biliyordu mesela Godspeed You! Black Emperor sevgimi. David Bowie sevgim de o zaman ulaşmış arkadaşa ki sonradan adam ölünce baş sağlığı dilemişti bana 🙂 Ama ortak zevk diye çıkanı görmedim.

Şimdi yaş oldu 31. Müzik olarak baksak son 15 yılda en yakın müzik zevkim olan insan (her alanda da değil ama kimisinde iyiydik) dünya olarak o kadar farklıydı ki… Şimdi alkamız da yok zaten. Çevremle müzik muhabbetim de yok.

Film mi? Birisi ile bayıldığım filmi (var öyle filmler) izlemedim hiç – hiç! Dizilerden son zamanlarda en sevdiğim (Game of Thrones’u saymazsak, onda ben de insanlarla hemfikirim) Dark‘tı. Sevmekten ziyade etkilendiğim. Yine ortak yoktu yakınlarımda.

Kitap? Zaten artık çok okuma yok hayatlarımızda, benim hayatımda da. Eh her yerde bağırıyorum en sevdiğim Dostoyevski diye. Anıl var bak o konuda konuşabildiğim. İzmir’den bağlantı kurarsak oluyor konuşma. O kadar.

Hobileri birileriyle paylaşma keyfi olmalı mutlaka. Benim pek bilmediğim ama gerçekten özendiğim bir şey. Çünkü ayrık takılma çabası değil, artık hiç değil bunu biliyorum. Ama dünyanın bi’ yerinde birileri var olmalı benim beraber müzik dinleyeceğim ya da film/dizi izleyeceğim ve hepimizin “Ne güzeldi ya…” diyebileceği.

N’olur bulun beni insanlar. Ben bulamıyorum sizi çünkü…

Geçenlerde yazıda bahsettim, The San Sebastian Strings’in Why I Follow The Tigers’ından. Onda der ki…

“They’re all tring to… coming from being alone. 

They wanna be a part of the crowd.

Not me exactly.

I just… don’t wanna be alone anymore. 

But i… don’t wanna be part of anybody’s crowd”

İşte.

… ki ben sevdikten sonra “birilerinin kalabalığından” olmaktan da gocunmam.

Evet.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.