İçeriğe geç

Haftalık Keşif: Not Enough Violence

Sizi de şarkı ismi etkilemedi mi? Bence etkilemeli. Bir Sex and Violence düzlüğünde ve açıklığında değil ki konu da farklı ama etkileyici bir isim. Sözleri merak ettiren türde – ve doğru merak bu. Dahası bi’ 4. dakikası var ki… Durun durun bitirmeyeyim!

Aslında bu şarkı bana önerileli çok oldu. Şubat başından beri o kadar çok dinledim ki sonunda burada konu etmemek saçma geldi – hep çok mantıklıyımdır, malum.

Önce şuraya kendisini koyayım o halde.

Sözlerini incelemek istemiyorum pek. Anlam kurcalamayacağım yani. Güzel bir şey, toplumsal ve bireysel. Buyrun Google sizi bekler. Ben müziğindeyim bu şarkının çünkü.

Önce doğal doğal gidiyoruz, ara duraksamalarla. “When we power plant bodies” diyene kadar. Ondan sonra kopuyor hafiften ama yine çok değil. Sonra bas sakinliğinde ikinci bölüm başlıyor. Bu şarkı bana bas gitar, direkt o. Çok güzel davullar da var içinde ama en haz aldığım (abartmıyorum, cidden haz aldığım – ki evet bunları abartıyorum yaşarken) kısmı da direkt bas girişi. Neresi orası? Davulvari elektro süslemenin 3 buçuklarda dönüşünden hemen sona, 4. dakikanın başındaki o giriş. Evet, sadece o giriş. Nerede olsam, ne yapsam yapayım, bi başımı sarsıyorum dinlerken, elimde değil. Sadece orası için tekrar tekrar dinlemek istiyorum – genelini sevsem de sadece orası için.

Sonrasında “Carnage… violence… carnage… violence” tekrarı başlıyor ki aslında en sevdiğim söz bölümü de burası. Zaten zevkim artmış, bir de bi’ dark tonda tekrar… Daha n’olsun?

Ariel Pink. Kendisiyle daha fazla irtibatı zorluyorum bu aralar, henüz çok ilerleyemiyoruz ilişkimizde. Çok yabancısı değilim müziğinin, “discover weekly”de önerilme sebebi de bu zaten. Ama sadece bu şarkısından öyle pozitif hislerim var ki kendisine anlatamam!

Bu 4. dakikadaki anlık zevkimi de ben çok parçada yaşıyorum aslında. En basidi, Daft Punk‘ın Around the World‘ü. Onu da katayım m konuya? Elektro yapıdan bakarsak şarkılar çok uzak da değiller – haha! Katayım ya, kimseyi zorlamıyorum ya okumak için.

Dur hemen şarkıyı yine koyayım:

Bunda da 4:20’deyiz. Aslında 1:30 dolaylarında da, tamamında da bu bas var ama orada girişi bir ufak kesinti sonrası, mod, ton, hava, her şey değiştirmelik gibi ya… Ben orada hep fazladan zevk alıyorum, yüzümde galibiyet gülümsemesi gibi bir şey oluşuyor. Neden? Hiçbir fikrim yok ama onlar da zaten bence benim gibileri hedefliyorlar. Tüm şarkıyı sevip sadece burada ayrıca mest olmalar…

Bu konuda daha aklıma neler neler gelir… PJ Harvey‘nin The Devil‘ında nakarat girişlerindeki sesin yayılımı (bunun teknik adını yine unuttum), benzeri Madonan‘nın Frozen‘ında 4:40’lardan “the key” yükselişi (bir öncekiyle aynı ama ondan daha net olay), Arcade Fire‘ın Reflektor‘ünde David Bowie‘nin kendi şarkılarından daha da güzel şekilde sesini mini mini, koyuşu, yine 4. dakika civarlarında… Daha kurcalasam neler neler çıkar da en çok aklıma geleni konu etmek istemiyorum, o bambaşka koca yazı hak eder benim için.

Hı haftalık keşif mi? Teşekkürler Spotify yine!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: