İş güç arasında müzik dinlerken baktım sık sık “Yaa bu hafta şunu demiş Spotify”, “Yaa bu olmuş muu?!” gibi Tweet’ler atıyorum, dedim en sonunda, şartlarım da uygunken – işte değilken – yazıya dökeyim de hem ben rahatlayayım hem de Twitter’da da sıkıcılığım azalsın – madem paylaşasım var. Ben bu bloğa niye başladım zaten?
Hemen konuya giriyorum. Listemizin açılışı ile ilk şok geliyor:
Black Sabbath – Planet Caravan
Spotify, geçen hafta ne oldu da beni bunu dinleyebilir gördün? Ha cuma günü Pink Floyd nostaljisi yaparken bir an basan “Amaan”la sıradaki şarkıya, yani HIM’in Funeral of Hearts’ına geçmiştim kendimi “troll” gibi hissederek ama bundan yola çıkıp bana Black Sabbath önerdinse metal alemi komple çöker tepene, ben değil.
Sonra güzel 1-2 parça geliyor hiç bilmediğim kişilerden ki Billie Holiday isimli olanı size bir ara incelemek isterim sözleri ve garipsememiz yönünden.
Derken… O da ne!
Einstürzende Neubauten – Youme & Meyou
Burada da bu şarkıyı o kadar ay önermeyişine şaşırabilirim de neyse. Ben Einstürzende Neubauten’i dinlemeyi zaten severim ama Ende Neu, Tabula Rasa ve Silence is Sexy dışındaki albümleri fazla endüstriyel ve deneysel geldiğinden çok elleşemem. Bu da onlardan birinde olmalı. Çok beğendim şarkıyı, çok!
Fakat… Aaa! Ooo!
Nick Cave & The Bad Seeds – Fifteen Feet Of Pure White Snow
İşte burada sende bir “cinlik” hissediyorum Spotify.
Einstürzende Neubauten’la Bad Seeds’in kesişimi Blixa Bargeld. Blixa neden bilmem bir yandan Nick Cave’le takılırken diğer yandan adını yazmaya üşenmeyeceğim Einstürzende Neubauten’ı büyütüyor veee bence çok iyi, çok güzel, çok da yerinde yapıyor. İkinci adam olmayı bozmadan bunu yapması mütevazilik midir bilmiyorum ama aslında bize ne? Nick Cave’e saygım da var, kısmen severim de ama… Ha bu şarkı ilk dinleyişte çok sarmadı beni. Sarabilir zamanla belki de emin değilim. Yine de bir kez daha ayrı projesi ile Bargeld’in nasıl benlik iş çıkardığını gösterdin, sinsi seniii…
Echo & The Bunnymen – The Killing Moon
Grup zaten tanıdık. Post-punk dünyasından. Bunların Crocodile albümü vardı yanlış hatırlmıyorsam, ben onda “remastered” versiyonunda konmuş “Simple Stuff”ın demo halini çok sevmiştim, tekrar tekrar tekrar… dinlemiştim. Ama en başarılı bulunan albümleri Ocean Rain pek sarmayınca ilişkimiz ilerlememişti. E beğendim de bu şarkılarını, bakmadım hangi albümden ama… Güzel şey. Biraz “catchy” zaten. Hoş hoş, keşfettir bana böyle.
Ama… Yok artık!
Nouvelle Vague – The Killing Moon
Bütün listeyi çöpe çıkardın! Aynı hafta koymasaydın bari diyeceğim ama hayır, bana Nouvelle Vague tarafından mahvedilmiş mis gibi şarkıları sunmamalısın! Bir grup bu kadar pislik olur! Sen git bi’ “ohhh, ahhh” söyleyişli, seksi vokalle bütün yer etmiş şarkıları aynı kalıp içinde söyle ve o vokal tarzına bayılan sürüyle insan şişirsin sizi! Virüs gibi şeyler ve sen Spotify, sen bana tam memnuniyet vermişken bir şarkıdan yana, aynısının “korkunç!” versiyonunu hem de benim alerjime rağmen koyuyorsun önüme! Abartılı konuşmayı – ama zerre uygulamamayı – sevdiğimden şimdi söyleyeceğim şey seni komple terk etmek!
…
Neyse.
Daha da var daha da…
OK Go – Skyscrappers
Önce sondaki -s’i görmedim, sandım yine cover. Ama neden öyle olsundu ki? Fazla kişisel yazıda da belirttiğim Skyscrapper zaten eski değil, ne ara cover’lansın? E OK Go’nun ben hangi şarkısını önceden bir paylaşımla sevdiğimi hatırlamayıp geçenlerde gezmiştim içlerinde de bulamamıştım. “Bu mu?” diye sundun sanırım ki değil ama bunu da bayağı beğendim. Sağlam geldi, özel. Grubu daha eşeleyebilirim bile sırf bu yüzden.
Belle & Sebastian – I Fought In A War
Belle & Sebastian zaten +20 puan diye başladığım bir şey şarkıları dinlemeye. Ama sıkıcılar da biraz, o yüzden huzur (?) veren, dinginleştiren tek şarkı şeklinde oluyor bağlantımız hep. Bunda da aynısı. İhtiyaç duyacağım günlerde hemen elimin altında bulunsun. Bir de bana kendisinin türdeşi ama daha kısa ömürlüsü Cinerama’yı hatırlatıyorlar, onları da dinlerim bu vesileyle – ki zaten dinliyorum.
Iggy Pop – Break Into Your Heart
Bilmiyordum bu şarkısını. Çünkü ben Iggy Pop’u The Stooges’tan ayrı az dinlerim. Dinlediğim, çok beğendiğim şarkıları vardır da onlar albümlerinden değil best of toplamalarından gelir. Daha da geçenlerde aslında Iggy Pop’un sesinin tok, güzel, karakteristik olduğunu düşünmüştüm. Ama Iggy hep biraz “çiğ” gelir, dağıtma meraklılığı vs. Bundaysa daha ağır durmuş, daha da duygulu, daha emin. Şaşırdım mı? Evet, eveet…
Son olarak da…
The Jesus And Mary Chain – Cracking Up
En güzel albüm isimlerinden biri bunlardan: Psychocandy (Bi’ de Primal Scream’in Screamadelica’sı aklıme gelir hemen). My Bloody Valentine’in dandik korku filmi gibi ismine cevap için yapmışlar sanki – her ne kadar grup adı çok da üstün durmasa da. Yakın türleri var, isim kıyaslayışım o yüzden. Ayaklarına bakan, mızır mızır çalan, biraz “noise” temelli, azıcık ezik tipler işte. The Sonic Youth da bunlara benzer hani çok daha sağlam yer edindiyse de… Ama Psychocandy’yi seviyorum gayet – özellikle The Hardest Walk’u ve bu şarkı da o albüm dışından çok sarabilecek bir şey. Çok laf ettim şarkının kendisine gelene kadar da basit, düz, biraz yüzeysel sözleriyle yine de çok güzel ya… “I’m freak” diyor, normal değil, düşünmüş değil. E olsun? Daha ne?! En çok tekrarlı dinlediğim bu oldu galiba.
O kadar anlattığımın üstüne Radiohead şarkısı var bi’ tane, Modest Mouse var, ismi ilgimi çeken The Ghost Of A Saber Tooth Tiger var… Var da var.
Bu hafta yine tekrarlara da sararım, bol dinlemeye de.