İçeriğe geç

Sizi reddederek beğenirim! 2 (İki)

Olmuyor, olamıyor. Sözlerle uyum bu aralar hayli zorlaşıyor. Ama diğer yandan beğeniyorum da şarkıları. O yüzden konu etmek de istiyorum, anlatayım düşündürdüğünü, hissettirdiğini. Belki 3-5 kişi okur, der “Aa benim düşündüğüm de buydu!”

Sonra ne olur bilemiyorum ama… Orası benim bölümüm değil zaten.

The Sound isimli, yine – tesadüfe bakın ki – post-punk grubundan Winter‘ı değerlendiriyorum. Girişi ve ön uyarıları yapayım, ağır yapılı bir şarkı. Depresif havaya müsait ama kızgın değil. Bunlardan rahatsızlık var ise ve devamı merak ediliyorsa, dinlemeden ileriye geçilebilir. Fekat bence dinlemenin zevk verdiği bir şarkı – bence.
Zaten dinlmeye başlanmışsa tüm havası alınmıştır, hiç şaşmıyor, değişimsiz. Sözleriyle de bu yönden aslında çelişmiyor – bir Copacabana değil.
Ne diyor? Tüm sözleri yapıştırsam da sonra konuşsam ayıp mı olur?
I’d like to sleep one-hundred days

Feeling has gone, flesh cold and numb
I’m staring in to Winter
I’m staring in to Winter
All slowing down, snow in the wheels
Fast on the ground, ice […] the seal
That opens up all wounds
That lets in the Winter

Memories and hopes are all that I have
[…] all I need, will they see me
Through this Winter?
Through this Winter?
I’d like to sleep one-hundred days
My reason has gone, flesh cold and numb
At least let me sleep through the Winter
At least let me sleep through the Winter”

 
Ben biliyorum bu uyuşukluğu, uyuma isteğini, yorgunluğu, yılmışlığı. Sen de biliyorsun bence okuyan kişi, herkes biliyor dönem dönem. İlla sıkıntı da gerekmiyor hatta sıkıntılar hissettiren değil bunu sanki. Sanki uyuşacak kadar kendini bırakmak ya da belki hayatı birazcık bırakmak. 

Aslında uyuşukluk var, “feeling has gone” falan… “numb” ama köken iptal de değil kimsede, hayat bir yerden tutmuş. Nasıl tutmuşsa bırakmıyor o insanı – ya da insan onu bırakmıyor….

Ama reddedebilir miyim müsaadenle okuyucu?

Ben şu şarkıyı dün yorumlayacaktım. Diyecektim, reddediyorum çünkü canlıyım, yorgunluğun ucu yok, hepsi sıfırlanmış sanki bende. O yüzden tanıyorum ama kabul edemiyorum. Böyle diyeceğimi düşünerek başladım ve yazdım. Şu yukarıdaki 3 noktaya kadar olan dünden zaten. Bugün yoldayken yine bu şarkı çalarken düşündüm sadece, biraz değişti.

Yüz gün uyumak ya da kışı geçirmek, neticede uzun bir uykuya dalmak… Bunu yapan insan neden uyansın ki? Ne uyandırsın onu? Hayat mı?
Bu noktaya gelen neden uyanacağı bir uyku ister yani. Neyi bekler uyanmak için?

İki uç var belki de. Bu şarkının bahsettiği o uçların ortasında bir şey olmalı. Bir yandan hiç o uykuyu istememek, yorgunluğu hissetmemek ve diğer yandan o uykuya kendini bırakacak olursan bir daha uyanmayı hiç ama hiç düşünememek.

Sözlerin estetikliği, çekiciliği yine ortada. Ama hissettirdiği galiba fazla muallak bana – ya da arada. Bir de en nihayetinde altı üstü şarkı. Çok üstünde durmaya gelmez. Efendim?

Neyse. Sevilmez çok kişice de aslında çok güzel şarkı. Öyle.

Tek Yorum

  1. […] başka ne var bu konuda? Haha! Tabii ki eksik kalmayacak bu konumdan bir parça. Daha önce Winter‘dan bahsettim ki o bambaşka ama The Sound‘un bir de A New Way Of Life‘ı var. […]

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: