İçeriğe geç

İster mi abim bi’ acılı çiğ köfte?

Her insanda az çok arabesklik var, gelin kabul edelim.

Üstünü hayli kapatıp kendimce “herkesi anlama” ve “normal” bulma uğraşıma rağmen bir yerde, özümde, elitistlik gelişiyor sanıyorum. İnsan üzerine olan minimalistliğim geçiyor; ona daha değer veriyorum demek ki. Ancak bu değer bir yandan da yüz ekşitmeleri artırıyor, “Ayh!” ünlemlerini daha çok kullanıyorum.

Bu girişin döktüğü sevimsizliğine bakmayın, çok kişide var beğenmeme. Herkes birilerini hakir görür. Yani sanılmasın ki bu da sadece aristokrat bulunan özellik, eğitimli kitleye mahsus. Eğitimli kitle de hakir görülür diğer yarı tarafından. Hani siyasete bulaşacak olursam, AKP’nin sahiplendiği (ve onu sahiplenen) kitle CHP kitlesine sürekli “Siz bizi küçük gördüğünüzde böyle yaptık, mossssmor ederiz sizi” diye çıkışıyor ya… Azıcık entelektüel, bilgili cümle kurana “Aman ne öyle, bir iş yapmış gibi? Gören de bir şeyi var sanar…” küçümseyişlerini yapanlar da onlardır.
Aslında her yerde çoğunluk azınlığı hakir görür, azınlığın kendisini hakir görmesinden yakınırken.

Her neyse…

Ben arabesk kültürü beğenmem efendim. Sevmem. Herkesi, her şeyi sevmenin şart olmadığını fark ettiğimden beridir de rahatım bu konuda. Toplum hayatının devamı için gereken sevgi değil, malum. Ama olay sadece arabesk seven kitleyi sevmeme gibi algılanmamalı (o da olabilirdi de) ben “arabesk felsefe”yi sevmem. Sürekli bi’ acılı hâl, kadere şikayet, sevdiceğe ağıt-suçlama-veryansın, “Ben ne temizdim, kirli dünya mahvetti beni” temaları… Hiçbir çözüme yanaşmama, ama sürekli “mızırdanma”.

Diğer taraftan, ister istemez o arabeskin kimi parçada fena yakaladığı gerçeği vardır beni de, herkes gibi. “Hahayt! Ne herkesi Gamze? Kendi çelişkini elaleme yamama!” mı? Ayıp oluyor ama, ne yaması? Biraz tanıyorum insanı, ordan buradan buradan arabeske bulaşıyorlar. Felsefesine yani.

Metal müziği arabeskçe bulduğumu söylemişimdir belki, alın o var elde. Sonra depresif modlarda da, her türde, arabeski bulmak zor değil. E müzik yapanların hemen hepsinin (özellikte rock müzikte) en azından bir parçası bu ağıtlara örnek olur ve mutlaka bizim “kaliteli” insanımız o parçaya vurulur. Daha n’olsun? Ben bundan bahsediyordum ilk cümlemde işte!

Nereden aklıma geldi bu derseniz, bir şekilde Linkin Park‘ın In The End‘i kafama dolandı ve bir baktım ki yıllardır ilk defa o şarkıyı susamışçasına dinledim, arka arkaya 3-4 defa. Sonra bırakıp kendiminkilere geçtim de şimdi açsam yine öyle dinlerim.

Dedim, bu evvelki “Asabiyim lanet dünyaya!” dönemim parçasını dinleyip kendimce “bozuk” halimi herkese bulaştırayım. Buyrun o yüzden:


O kadar lafı da, sosyolojik incelemeyi de sırf bundan yaptım. Kafanıza takılsın diye umuyorum, dönsün dönsün dönsün…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: