İlk çeyreğinden – daha -11 yıl geride olduğumuz yepyeni milenyumda tabii ki artık eski bin yılın o küflü, bayat, işlevsiz atari salonlarıyla işimiz olamaz! Tabii ki Nintendo bile uçan oyun konsollarını üretmişken, o 8-bit sesleri içeren oyunlara katlanabilecek değiliz. Lutfen, lutfen… biz çağın ilerisinde, “fütüristik” ve de teknolojik insanlarız.
Ancak, diğer yandan da yine zavallı, kahrolası, naif ve de akıllanmaz insanlar oluşumuzdan, eskiye özlem duyarız. Atari oyununa dönmeyiz belki fekat atari seslerine de güdüsel olarak sempatimiz vardır. Çünkü çünkü… 8-bit byte’tır ve de “byte” çağın teknolojisinin en ufak toplu birimidir (buradan bölümüme de selam olsun!).
Neyse efendim, bu kadar dallı-budaklı anlatımdan sonra konuya geçeyim bari: Atari müziği girişli nadide eserler!
Şarkıların kendi başlarına da gayet hoş ve de farklı ruh hâli taşımaları gerçeğine ek olarak, birlikte de sanki atari günlerine “ce-ee” edişleri vardır ki 10 insandan 8’i – olumlu yaklaşıyorum – bu “intro”larını sevmez! Ama ben severim. Klavyeye de pozitifimdir zaten; müzik sektörüne onu dahil eden adamı da “çakal” bulurum, takdir ederim.
Önceliği – nelbette – Beck‘in Girl‘üne veririm bu şarkı gruplamasında. Çünkü atari sesine en net taşıyan odur zaten. Üstüne, en mutlu şarkı da odur, en sevileni de odur, en gülümseten de!
Sonrasında solo albümleriyle bence grubundakinden daha iyi iş çıkarmış John Frusciante‘nin 2004 albüm furyasının (6 albüm çıkardı bir senede de) ilkinden Song to Sing When I’m Lonely gelir. O daha az mutlu ama daha da huzurlu, daha sakin ve de daha rahattır.
Ve en sona da isimleri abuk, Morrissey’in dişi versiyonu vokalli The Organ‘ın yegane albümünden Steven Smith‘i koyarım ki o da hüzünlüdür. Kısadır, ağlaktır ama işe bakın ki hoştur. Diğerlerinden daha az atariye çalar, daha çok klavyesini hissettirir ama… ama atariye de yine de hayli uyar.
İşin temelinde oyunlar, zıp-zıplar, “ehi-heh-hah” diye gülen gençlikler olduğundan mutludan acılıya giden bir sıralama yaptım. Olur da günün birinde, “Ah keşke şimdi Mario’nun hep bildiğimiz ve 10 saniyede edinebileceğimiz müziğini değil de, yine de atari rüzgarı estiren girişli şarkıları bulsam da dinlesem. 3 tane olsalar, ne daha eksik ne de fazla” derseniz sayın okuyucu, buyrun. Ben sizin için burada ulaşılabilir şekilde koymuş bulunuyorum kendilerini.
Ne demek efendim, benim için de bir zevkti.
Dun akşam dinlerken bunları özellikle Steven Smith de elim sonsuzluk tuşuna gitmişti… Ateri girişi de inanılmaz güzellik.. Bir zamanlar dünya 8-bit byte tı. Açıkcası kopmuşta değilim.. =) allıp götürüyor ve listelere ekleniyor..Yine de ilk ikisi başladığı gibi bitmesi isteniyor ah içim..
Hemen şimdi youtube 8 bit yazınca bu da çıktı
http://www.youtube.com/watch?v=CfMMlT8Lyns
Hazır ateri demişken içine tron u efsanesini de atayım.. Eskisiyle yenisiyle zamandan fizik dunya mı alt ust etmişti.. bu tutku nerden gelir.
posteri burdan
http://www.filmpatronu.com/wp-content/uploads/tron-efsanesi.jpg
Bu parçaların devamı da gelmeli. Okuyucu doymaz. okur okur okur. yazabilir de sayfalar dolusu mu. o kdar da olamamalı dimi.olmalı mı. Evrensel olan her şey odur.Bide paralel evrenler var.Hawking de işin içine girebilir..Bill Gates neden olmasın aklını yemiş olamazlar ya.. Steven Spielberg de unutulmamalı
tag: Inhaler Foals
http://grooveshark.com/#!/s/Inhaler/52JDfB?src=5
Paylaşımınız için teşekkürler ancak – ilginçtir ki – paylaştığınız parçayı biliyorum ve konudan fazla, çok fazla alakasız kaçıyor. Akustik de değil, klavyeli de değil pek. Yine de canlar sağolsun tabii.
Haklısınız nasıl benzettiysem artık.. olabilir diye düşledim ..sağolun
yine teşekkürler harikalar organ super