Bir kitleyi karşına almamak için çabalarsan, diğer kitleyi de benimseyemiyorsun ey insan. Eşit mesafeyi koruyayım dediğinde – hemen akla gelecek olan – hiçbirine dahil olamadığın ve ortada “dımdızlak” kaldığın gibi, hepsine eleştirel de yaklaşır vaziyete de bürünüyorsun. Neden? Çünkü x grubuna kendini ait hissetmemen için sebepler var – senin mantığında – ve o sebepler de nelbette ki eleştirilerini temellendiriyor.
Sonra a kişisi x grubuna saydırıyor ve sen “Yok öyle keskin olma, etme. Onlar da şunu, bunu, onu düşünüyordur” diye “halden anlayan” yanını çıkartıyorsun. Bunu sağlayan da şu ki, sen a kişisinin x grubunu eleştirirken dahil olduğu gruptan değilsin. Onun eleştirişi çok keskin, çok sert, “Nayır!!! Kabul edemem!!! Anlayışlı olamam!!!” havasını – en azından sen – alıyorsun. Bu yüzden de, farkında olmadan, “hşşş, yavaş…”ların basıyor.
Peki ya senin algın yanlışsa? Sorun yok, neticede a kişisinin dahil olduğu y grubuna dair bir saldırın da yok senin; sadece “diğer ihtimal”lere gömülmüşsün. Fekat saldırmazken bir yandan da istemesen de kafana kafana y grubunun da birçok olumsuz yanının, davranışının olduğu çakılıyor. Gümbür gümbür!!! Halbuki acaba a karakteri, x’leri eleştirirken kendisini y’lerden gördüğünden, o bakışla mı yapıyordu bunu? Kim bilir? Gerekir mi?
Bu a, x, y sürekli değişimlerde. Bir bakıyorsun b gelip y’leri yere sererken üstünde zıplamak için, sen y’leri korumaya kalkmışsın. Başka gün x’lerin hataları zihninde dönmüş. Dış etkenler olmadan sen c’nin karşısınta t grubunun yanlışlarını sıralamaya durmuşsun… Çekilmez misin nesin e insan? Herkese hakikaten eşit uzaklığı becermişsin de eşit uzaklığı da hakikaten iyi becermişsin. Eşit yakınlık neden aklına gelmedi hiç acaba?
Eee işte… Sonra da ortaya en ufak iş koyamayan, dandik kayıp kitleye dahil olmuşsun. Hayırlı olsun.