İçeriğe geç

Kendini kendine adamak mümkün mü ki? 

Mümkün. Nadiri yaptım, başlığı önce yazdım. Yazarken de cevabı verdim kendime ama kendin, yani “kendin” ne istiyorsun? İşte bu var.
Neden mümkün? Önce onu açayım.

Zaten her şeyi kendimiz için yapıyoruz. Yardımlar, başkasını sevindirmeler, fedakarlıklar vb. dahil. Bir memnuniyetimiz var mutlaka, belki kendimizi “iyi” görmekten, belki “değerimizi” artırmaktan (?). O yüzden de zaten kendinizi kendinize adıyoruz.

Bir adam “Yapmak istemediğim şeyi bana yaptırabileceğini düşündüğünü sanmıyorum” demişti bana birkaç kez. Halbuki ben onun da bu “kırmayan, iyi insan” olmasından kaygılandığım (?) için yaparsa diye tereddütüm vardı. Anlattım mı? Belki. Bilmem. Çok şey anlattım da onu hiçbir zaman tanıdığımı düşünmediğimi anlatmadım galiba. Tanımıyordum da gerçekten.

Peki en başında sorduğum kendini kendine adamak neydi? Yalnızlığı “tanımak”, kabul etmek, uyum sağlamak. Sadece bu galiba.

Yapıyor muyuz bunu? Gerekmiyor ki genelde. Öyle, böyle. İnsan birine tutunuyor. Tutununca da adıyor kendisini, yine kendisi için ama ona. Temelde belki kendisine, ama gelişimde ona.

Düşmüyor ki herkes. Tutunmak bir ihtiyaç mı bilmeden bile adıyor kendisini. Doğallık.

Ne mutsuzluk herkes için daimi bir kural, ne yalnızlık. Ama bazılarına, bazılarımıza öyle gibi.

Bunu görünce de diyorum ki… Kendim için bile olsa, gelişimde de sadece kendime adayabilir miyim?

Bunu daha önce görmüştüm. Demiştim, ben yalnız (fiziksel şartlarım el verince) yaşarım, eğlenirim, dolu dolu ederim hayatımı da mutlu olamam diye. Acaba aksi olur mu bu yargımın diye düşünüyorum. Mutluluğun çeşitleri vardır belki. Zaten hatırlamıyorum gibi geliyor bazen çünkü huzursuzluğun onu hep bozmaya başlayışı bende yalnızlıkla alakalı değildi. Kaynağı başka huzursuzluğun bende.

“Biz” ağzıyla başlayıp yalnızlığı düşündükçe “ben” oldum, fark ederek ama değiştiremeyerek. Uğraşmak istemedim, maskelemek de. Belki herkes böyle. Belki değil. Fark etmez ki…

Duruyorum bir noktada. Zaman da durmuş. İnsanlar geliyor, duruyorlar bir süre. Ama onların zamanı akıyor. Haliyle de devam ediyorlar yola. Ben dururken öyle. Yaşıyorlar.

Bunu başkasının çürütmesine gerek yok, istesem ben yaparım zaten. Ama hissettiğim değişmez, mantık hissettiremez.

Bugün, yani dün, üzgünlüğü bastırma ekşiliğindeydim. Biriyle konuşuyorduk, dedi nasıl oluyor ekşi sen? Bir şeyler dedim. Sonda da belirttim, bugün önerilen şeylerin %90’ını beğenmem.

Oysa tek öneri geldi, paylaşım. Loop’ta dinliyorum kaç saattir. Adı I Don’t Feel It Anymore. Bu düşündürdü zaten sanıyorum kapatmayı bir şeyleri.

Bilmiyorum tabii hiçbir şeyi. İzlerim, düşünürüm, sorgularım, yorumlarım ama bilmem. Netice sıfır olur bu yüzden. Aynı yabancılık her zaman, aynı şaşkınlık, aynı korkaklık, aynı aptal cesareti…

N’aapalım… Öyle şeyler.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.